Sayfalar

25 Ekim 2011 Salı

Zor Günler

Acılı bir resimle iyice ajitasyona girmek istemem ama son bir hafta da üzücü olaylar oldu ülkemde. Önce yüksek vergi şeklinde zamlar geldi, ardından şehit haberleri, her şehiti iki sayarım ben anasını da atlamam. Allah kimseye tattrımasın evlat acısı.
Daha nefes alamadan Van'da deprem oldu 7,2 şiddetinde. Hala orada kurtarma çalışmaları var tahmini kayıp sayısı 700, ama hiç bir rakam netleşmedi henüz. Hiç yardım alamayanlar var, ulaşılamayanlar var, 99'da Gölcük depremiyle yaşananlar hortladı yine. Yağmacılar var. Bölge de terör var. Çok acı var, gözyaşı var. Belki fiziksel acıdan çok kötü insanların varlığı üzüyor beni. Herkes birlik olsa, birbirine destek olsa bu kadar kırılmam, yıpranmam.
Çok alakasız ama bende çok çalışıyorum bugünlerde, gündemi az takip edebiliyorum, eve oğlum uyuduktuktan sonra girebilim dün, haftasonu da yanında değildim kuzumun.
Dün eve alıcı gözle bakıp yorgan, battaniye, atkı, şal, kazak, bebek kıyafeti, oyuncak, mama ne varsa topladım. Kapının yanına koydum sabah götürebilmek için. Sonra oturdum yatağın üstüne hüngür hüngür ağladım. Atamadım içimde biriken acıyı. Hala var biraz. Herşey düzelsin, ben de düzelirim zamanla.

Oğlum 21 Aylık



Oglum, sen dogana kadar ay donumlerini kutlayan sevgilileri anlamazdim ben.

21 aylık oldun. Çok duyarlı harika bir çocuksun, benim en büyük aşkımsın. Allah bizi birbirimize bağışlasın.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Kış Hazırlıkları

Önümüz Kış, hatta yanıbaşımız.
Hava bildiğin soğuk. Sarımsak'ımın masum nezlesi 7. günden sonra öksürüğe çevirdi. Cumartesi çok öksürdü, farkındayım ciğerden değil ama yine de insan doktora gitmeden duramıyor. Pazar sabahı doktorda aldık soluğu. Bronşit başlangıcı dedi ki, bence hikaye ama ne yapalım özel hastahanelerin bir bedeli var. Buhar maskesi taktılar minnoşuma. O ne bitmek bilmez buharmış arkadaş, rahat 40 dk. sürdü. Bu da Sarımsak'ımın 40 dak. çığlıklar atarak ağzında maskeyle ağlaması demek. Biliyorum bir şey olmayacak ve bitecek ama oğlum öyle ağlarken maalesef güçlü duramıyorum hala. İçim parçalanıyor. (Allah tüm hasta bebelerin analarına güç, bebelere şifa versin , amin.)
Yorucu sabahın öğleni oğlum eve, bense eğitime gittim. (Bir de haftasonu iki gün eğitim çakmışlar bana Allah razı olsun. Bebeğimi akşamları göremeyecek kadar geç geldim eve, bu da diğer sevimsiz detay. ) Ama bir yandan eğitimde sürekli düşünüyorum bu Kış nasıl geçecek, hasta olmamanın binbir yolu falan. Bazı kararlar aldım, paylaşayım.
  • Aşkımdan, hasretimden ölsem de akşam eve geldiğimde dezenfekte olmadan oğlumu kucaklayıp, öpmeyeceğim.
  • Hasta olan aile bireyi Sarımsak'a yaklaşamaz.
  • Sabahları bir kaşık harnup pekmezi yutacağız ailecek.
  • Bıldırcın yumurtası 3 yaşından küçük bebeklere proteini fazla olduğu için önerilmiyormuş, ama bu hafta, haftabaşı ve haftasonu olmak kaydıyla bıldırcın yumurtası vermek istiyorum. Sabah bende hüplettim.
Bu kararlar bir alışverişi peşinden getirdi. Harnup pekmezi ve bıldırcın yumurtası. Hazır elim değmişken arı sütü ve gerçek inek sütü'ne de sıcak baktım ama birden oğlana yükleme yapmayayım diye beklemeye aldım.

Öncelikle Harnup pekmezi, (bildiğin keçi boynuzu) son derece lezzetli bir şeymiş. Nutella gibi. Bayıldım. Artık kolay kolay vazgeçemem.

Bıldırcın yumurtası gençlik aşısı, protein deposu, üsye doğal tedavi yöntemi gibi sayısız faydası olan bir yiyecek fakat bebeklere  fazla protein yüklemesi olduğu için böbrekleri yorması sebebiyle önerilmiyor. Bir de östrojen arttırma riski var diye erkek çocuklara verilmemesi gibi bir şey de duydum ama kaynaktan emin değilim. Yine de bugün bir deneme yapmamı engellemedi bu dezavantajlar. O öksürük sesini duymamak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Çocuğun her öksürdüğü, annenin kalbini aşırı yoruyor. Öksürdüğü anlar uyku haram oluyor bana. Böyle tavana bakıp, endişeleniyorum.

Neyse hep hüzünlü değildi haftasonumuz. Özellikle alışveriş yaptığım organikçi (organikçi benim uydurduğum bir şey aslen yol üstü bir tavuk çevirmeci ama adını bilmiyorum, yumurtası çok iyi genelde oradan alıyorum. kendi tavukları ve yumurtaları var) ile aramızda çok eğlenceli bir diyalog geçti.

Ben: İnek sütü var mı sizde?
Organikçi: Var abla
Ben: Aaaa ama ben ineği de tanımak isterim (burada inekler neyle besleniyor demek istiyorum aslında)
Organikçi (müşteri odaklı, komik insan): Abla, gündüz gel ben seni tanıştırırım
!!!!!!
Adam haklı bir şey diyemedim.

Sağlık dolu bir kış ve iyi haftalar dilerim

7 Ekim 2011 Cuma

Ölüm & Kadın

Ülkemde diye başlayacaktım ama ülkeme haksızlık olmasın. Tüm yeryüzünde, her köşesinde hala sömürülüyor, kadın. Şiddetin ve tacizin her türlüsünün hedefinde annelerimiz, kardeşlerimiz, kızlarımız.
Gençliğimde ezilen, yapayalnız kalan, aciz bırakılan kadınların erkek çocuklarının öncellikle annelerini koruma içgüdüsü ve baba rol modelini reddetme sebebiyle eşcinselliğe yatkın olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum bir - iki örneğe bakıp, peki kızlar aynı durumdaki kızlar ne oluyor hiç dikkat etmemişim. 
Bugün memleketin ünlü gazetelerinden birinde bir kadın sırtından bıçaklanmış, çıplak ve organlarının bir kısmı çıkmış bir şekilde hiç sansürlenmeden yayınlandı. Bundan 8 ay önce başka bir ünlü kadın bir erkeğin evinde ölü bulundu, bir anne. Ve bu memleketin ünlü köşe yazarlarından biri "su testisi, su yolunda" tabirini kullandı. Bu ülkede hala kızlar okula gitmek yerine kocaya satılıyor. Doğu illerinde intihar eden genç kadın oranı yüksek. Töre, berdel, başlık parası hep kadını vuruyor. 
Uzak mı bana bu söylediklerim. Gözüme sokulmasa hatırlamazdım belki bugün. Genelde neşeli br insanken bugün gülemiyorum, eğlenemiyorum. Tokat gibi çarptılar yüzüme bu sabah. 
Çaresiz hissediyorum.
Bir şeyler yapmak istiyorum ama ne yapabilirim, tıkandım.

Bundan yıllar önce bir mektup kardeşim vardı. Van'lı bir korucunun kızı Canan. 9 kardeş ama okulda drama dersi alıyor. Ablası intihar etti o yaz, nedenini söylemedi. 2,5 yıl sonra Canan kayboldu ortadan. Okulda, şehirde izini bulamadım. Evlendi, intihar etti, öldürüldü belki 11,5 yaşında. Cin gibi biğr kızdı Canan, benden drama dersinden kullanılmak üzere oyuncak fincan takımı ve bebek isteyecek kadar duru bir kız. Bebek rolünü bir çaput oynuyor Fulya Abla, zahmet olmazsa fincan takımı ile birlikte, ağır gelmezse al demişti. Ahh be Canan, hiç ağır gelir mi, bu fırsatı bana verdiğin için esas ben teşekkür ederim.
Bana evlenirken çetik yollamıştı canım, cananım.
Bugün içim ağlıyor Canan'lara, bıçaklanan kadına, çocuklarına.

Bugün bir ülkenin başbakanının annesi vefat etti. Başbakanı sevmeyenler bu acıya saygı duymayı bırak, iyi ki öldü bile dediler. Bir anne için...
Saygı duyuyor görünen bir e-ticaret sitesinden şu başlıkta bir e-mail aldım az önce. "Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Annesi Vefat Etmiştir. Tüm Türkiye'nin Başı Sağolsun / Önce Biz Bile İnanamadık Ama Sizin İçin İmkansızı Başardık 61 Seans Zayıflama Paketi 27 TL"

Bu kadar canım acımasa bununla dalga geçebilirdim aslında.

Biz insanlığımızı ne zaman bu kadar kaybettik.

Çok üzgünüm. 
Boğazımda koskoca bir yumru.
Gülemiyorum.
Ne yapayım bilemiyorum.

6 Ekim 2011 Perşembe

Cinnetin Eşiği

Sarımsak'ım, benim lokum meleğim, hiç bir zaman gülücükler saçan bir bebek olmadı. Hatta kaşlarını çatan, gözlerini kısan huysuz bir tip olduğunu söylemek doğru olur. Fakat son günlerde bu huysuzluk boyu atladı. Uyumamak için direniyor, uyanınca oyun oynamak için direniyor. Yok direniyor kelimesi çok eksik kaldı, çığlıklar atarak ve çırpınarak tutturuyor demek daha gerçekçi. Yeni numaralar keşfetti. Başım ağrıyor numarası ve korkuyorum numarası. Numara olduğu kesin çünkü hoşuna giden bir gelişme olduğunda turp gibi ve korkusuz olabiliyor aynı anda. Ağlama krizine giriyor güya, ağlama krizindeyken yerde ilginç bulduğu bir taşı inceleyebiliyor. Giyinmek istemiyor, soyunmak istemiyor, altı değiştirmek istemiyor.

Ama en son dün beni de çığrımdan çıkardı. Yarım saatte bir ağlıyor, yanına gidince çığlıklar atıyor, yüzüme şeytan görmüş gibi davranıyor, su vermeye çalışıyorum, teskin etmeye çalışıyorum kendini sağa sola vuruyor. Bakıcısının kapısını gösteriyor. Çünkü anneyle kalırsak uyuruz, bakıcıyı uyandırırsak oyun oynayabilir. Tam olarak istediğini yaptım ama arada odaya giriyorum, beni görünce çığlıklar atmaya başlıyor. Başkasına yapsa kesin çocuğa bir zarar verdi diye şüphelenirim allahtan bana yapıyor.
Ne yapayım bilmiyorum. Dün akşam çok üzüldüm, en çok bir derdi var anlayamıyorum. Bağlanma da sorunumuz mu var gibi sebeplerden düşünüp duruyorum. Eğer bu 2 yaş sendromuysa cidden ürkünç.